Son yapılan bir araştırmada, 45 ila 82 yaş arasındaki yaklaşık 11 bin kişinin beyin taramaları kapsamlı bir şekilde analiz edildi. Bu taramalar sayesinde bireylerin “beyin yaşı farkı” belirlendi; yani beyinlerinin biyolojik yaşının, kronolojik yaşlarından ne kadar farklı olduğu hesaplandı. Araştırmacılar, beyin yaşını tahmin etmek amacıyla yapay zeka tekniklerinden yararlanarak, beyin hacmi ve yüzey alanı gibi önemli fizyolojik özellikleri inceledi.
Araştırma sürecinde, yaklaşık 5 bin katılımcının kanında bulunan 3 bine yakın protein detaylı bir şekilde değerlendirildi. Beyni vücuda bağlayan kan dolaşımının, kandaki protein değişimlerinin beyin üzerinde etkili olabileceği düşüncesiyle ilerleyen araştırmalarda, sonuç olarak biyolojik beyin yaşıyla doğrudan ilişkili 13 protein belirlendi.
Belirlenen bu proteinlerin bazıları, hücresel stres ve iltihaplanma gibi yaşlanma ile bağlantılı faktörler ile ilişkilendirilirken, diğerleri ise beyin fonksiyonlarını destekleyen hücresel yenilenme süreçleri ile bağlantılıydı. Bu bağlamda, yaşlanma sürecinde bu proteinlerin seviyelerinin nasıl değiştiği gözlemlendi ve ilginç sonuçlar elde edildi.
Johns Hopkins Tıp Fakültesi’nden sinirbilim profesörü Mark Mattson, elde edilen bulguların ilgi çekici olduğunu ancak “beyin yaşlanmasının sürekli ve kademeli bir süreç olduğu bilinirken, bu tür dalgaların varlığının şaşırtıcı” olduğunu belirtti. Ayrıca, bu proteinlerin seviyelerinin beyinde nasıl değiştiği ve beyin yaşlanmasında doğrudan bir rol oynayıp oynamadığı konusunun henüz netlik kazanmadığını ifade etti.
Araştırmanın sınırlamaları arasında, çalışmanın yalnızca Avrupa kökenli yaşlı bireyler üzerinde gerçekleştirilmesi ve diğer ırk ve etnik grupları kapsamaması yer alıyor. Bunun yanı sıra, proteinlerin beyindeki kesin kaynakları hala belirsizliğini koruyor. Dolayısıyla, protein seviyelerinin beyinle nasıl bağlantılı olduğunu belirlemek için daha fazla araştırma ve incelemeye ihtiyaç duyulmaktadır.