Bilim insanları, 16 cm uzunluğundaki fosilin son derece iyi korunmuş olduğunu vurguluyorlar. Bu fosil, genellikle fosilleşmeyen yumuşak doku kalıntılarını içermesi nedeniyle de oldukça özel bir keşif olarak öne çıkıyor. Araştırmayı yürüten ekip, fosilin gözleri ve sinirlerinin bulunduğu bölgelerde koyu izlerin tespit edildiğini ve bu izlerin hayvanın anatomik pozisyonunu koruduğunu kaydetti. Bu olağanüstü koruma, bilim insanlarına larvanın yaşam tarzı ve beslenme şekli hakkında kıymetli ipuçları sunuyor.
Reuters’ta yayımlanan habere göre; fosilin ait olduğu kurbağa türü, daha önce tanımlanmış olan Notobatrachus degiustoi olarak belirlenmiştir. Bu türün yetişkin bireylerinin de yaklaşık olarak aynı uzunluğa ulaştığı düşünülmektedir. Kurbağaların iki aşamalı bir yaşam döngüsü bulunmaktadır; larva evresinde sucul ortamlarda yaşayan bu canlılar, yetişkinlik dönemine geçtiklerinde karasal yaşam biçimine adım atmaktadırlar.
Araştırmacılar, bulunan fosilin gelişiminin son evrelerinde olduğunu ifade ediyor. Araştırmanın baş yazarı olan biyolog Mariana Chuliver, “Bu fosil, dünyanın en eski kurbağa larvası olmasının yanı sıra, o dönemde bilinen nadir kurbağa türlerinden birinin boyutu hakkında da önemli bilgiler sağlıyor,” dedi. Ayrıca, fosilin larval evrede solungaçları destekleyen hiyobrankiyal iskeleti içerdiği de bildirildi. Bu yapı, kurbağanın beslenme düzeni ve yaşam tarzını anlamaya yönelik kritik bilgiler sunuyor.
Fosil, modern kurbağa larvalarının yaklaşık 160 milyon yıldır çok az değişime uğradığını göstermektedir. Chuliver, bu kalıntının kurbağa larvalarının evrimsel olarak büyük ölçüde aynı kaldığını kanıtladığını belirterek, “Larvaların morfolojisinin neredeyse değişmeden kalmış olması oldukça şaşırtıcı,” dedi.
Arjantin’in güneyindeki Patagonya bölgesinde yapılan kazılar sırasında, dinozor kalıntıları aramak için gerçekleştirilen çalışmalar neticesinde bu fosilin şans eseri keşfedildiği bildiriliyor. Bu keşif, biyoloji ve paleontoloji alanında büyük bir heyecan yaratırken, aynı zamanda modern amfibiyenlerin kökenine dair önemli bilgiler sağlıyor. Nature dergisinde yayımlanan bu çalışma, eski çağlara dair pek çok bilinmeyeni aydınlatma potansiyeline sahip.