Alman ekonomisindeki zayıf görünüm ve yapısal sorunlar, birçok Alman şirketinin maliyetleri azaltmak ve rekabetçiliklerini korumak amacıyla fabrika kapatma ve işten çıkarma planlarına yönelmesine neden oluyor. Fortune 500 Avrupa listesinde yer alan Alman şirketleri, bu yıl çoğunluğu imalat sektöründen olmak üzere 100 binden fazla çalışanı işten çıkarmayı planladıklarını açıkladı. Covid-19 sonrası ekonomide yaşanan zorluklar, artan maliyetler ve düşen karlılıkla mücadele etmek amacıyla büyük çaplı işten çıkarmalar gerçekleştiren şirketler arasında Bosch, Volkswagen, Thyssenkrupp, Deutsche Bahn ve Siemens gibi devler yer alıyor. Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya, artan enerji fiyatları ve ihracata bağımlı ekonomisinde dış talepteki düşüş gibi özel sorunlarla başa çıkmaya çalışırken, bu yıl üst üste ikinci kez negatif ekonomik büyümeye hazırlanıyor.
ALMAN SANAYİSİ ZAYIFLIYOR
Alman ekonomisi, özellikle bölgedeki diğer ülkelere kıyasla daha fazla rol oynayan imalat sektöründeki kalıcı zayıflık nedeniyle kırılgan bir yapıya sahip. Yılın ikinci çeyreğinde %0,3 küçülen ülke ekonomisi, üçüncü çeyrekte %0,2 büyüyerek teknik resesyona girmekten kurtuldu. Ancak, imalat sektörü Alman ekonomisinin beşte birinden fazlasını oluşturuyor ve ihracata bağımlı bu sektör, küresel ekonomideki yavaşlama, artan Çin rekabeti ve Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası yüksek enerji fiyatlarından olumsuz etkileniyor. Almanya’daki imalat sanayi Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI), 2022’nin başından beri durgunluk içinde. Ülkede imalat sanayi PMI, uzun süredir faaliyetlerde büyümeyi gösteren 50 puan seviyesinin altında kalarak, ekonomide belirsizlikle işten çıkarmaların da artmasına yol açıyor. Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası Euro Bölgesi’nde yükselen enflasyona karşı artan faiz oranları, Alman şirketlerin yatırım yapma arzusunu frenlerken, Çin ve Türkiye başta olmak üzere birçok ülkenin Almanya’dan ithal ettiği malları daha fazla üretme kapasitesi, Alman sanayisinin düşüşten kurtulmasını zorlaştırıyor.
BOSCH’TAN 5 BİN 500 KİŞİYİ İŞTEN ÇIKARMA KARARI
Almanya’da büyük ölçekli işten çıkarmalara son olarak otomotiv sektörünün önemli tedarikçilerinden Bosch katıldı. Şirket, otomotiv biriminde dünya genelinde 5 bin 500 kişiyi işten çıkarma kararı aldı. Bosch, ayrıca üretim tesislerinde kısa mesai uygulamaları yapacağını da duyurdu. Alman otomotiv ve sanayi tedarikçisi Schaeffler, 5 Kasım’da otomobil üreticilerinden gelen zayıf talep nedeniyle yeniden yapılanmaya giderek, Almanya’da 2 bin 800, Avrupa genelinde ise toplam 4 bin 700 kişiyi işten çıkaracağını açıkladı. Schaeffler, Avusturya ve İngiltere’deki fabrikalarını kapatmayı da planlıyor. Avrupa’nın en büyük otomobil üreticisi Volkswagen ise 28 Ekim’de Almanya’da en az üç fabrikayı kapatma ve büyük çaplı işten çıkarma planlarını duyurdu. Şirket, tarihindeki en büyük maliyet ve yapısal krizle mücadele ederken, dün gece zorlu görüşmeler sonucunda sendika ile anlaşarak Almanya’da 35 bin kişiyi işten çıkarmak için karar aldı.
THYSSENKRUPP 11 BİN KİŞİYİ İŞTEN ÇIKARACAK
Alman çelik üreticisi ve teknoloji firması ThyssenKrupp’tan 25 Kasım’da yapılan açıklamada, çelik biriminde 2030’a kadar 5 bin kişinin işten çıkarılmasının planlandığı belirtildi. Şirket, buna ek olarak ticari faaliyetlerinin satışı veya dış hizmet sağlayıcılara devri yoluyla 6 bin kişinin daha işten çıkarılacağını açıkladı. ThyssenKrupp, üretim kapasitesinin 11,5 milyon tondan 8,7 ila 9 milyon ton seviyesine düşürülmesini de öngörüyor. ThyssenKrupp Steel Europe’un 27 bin çalışanı bulunuyor. Kamyon üreticisi Daimler, ağustosta yaptığı açıklamada, özellikle Almanya’daki fabrikalarını etkileyecek şekilde, işlerin dondurulacağını ve çalışanların çalışma saatlerinin azaltılacağını bildirdi. Siemens AG Yönetim Kurulu Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Roland Busch, 14 Kasım’da şirketin, otomasyon işinde devam eden zayıflık nedeniyle dünya çapında işten çıkarma yapabileceğini belirtti. İstihdam daralmasının dört haneli rakamların altında veya ortasında (5 bin) olacağını ifade eden Busch, henüz kesin bir rakam belirlenmediğini vurguladı. Almanya merkezli Deutsche Bank da birkaç yıl içinde maliyetlerini 500 milyon avro azaltmak amacıyla 800 kişiyi işten çıkarma kararı aldı. Diğer Alman otomobil üreticileri ise şimdiye kadar işten çıkarmalar konusunda temkinli bir yaklaşım sergilerken, kasım ayında Mercedes-Benz, önümüzdeki yıllarda yıllık maliyetleri birkaç milyar avro azaltmayı planladığını açıkladı ve iş gücü azaltımının da bu stratejinin bir parçası olduğunu belirtti. Mercedes-Benz Group AG Mali İşler Direktörü (CFO) Harald Wilhelm, 25 Ekim’de 3. çeyrek finansal sonuçlarının hedeflerini karşılamadığını ifade ederek, maliyetlere ve verimliliğe daha fazla odaklanacaklarını kaydetti.
İSTİHDAM EĞİLİMİ AZALMAYA DEVAM EDİYOR
Almanya’da Alman Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo) İstihdam Barometresi, sipariş yetersizliği ve ekonomik krizin etkisiyle Aralık ayında, Kovid-19 salgınının yaşandığı Temmuz 2020’den bu yana en düşük seviyeye geriledi. Ifo açıklamasında, “Ekonomik kriz özellikle sanayide personel planlamasına damgasını vuruyor. Neredeyse tüm sektörler işten çıkarma düşüncesindeler. Metal endüstrisi ile otomobil üreticileri ve tedarikçileri ise en çok etkilenenler arasında.” ifadelerine yer verildi. Yapısal sorunların da ekonomiyi frenlediği Almanya’da, bir zamanlar oldukça başarılı olan “ucuz enerji ve ara malı ithal et, bunları işle ve yüksek kaliteli mal olarak ‘Made in Germany’ algısıyla pahalı bir biçimde ihraç et” başlıklı iş modeli artık geçerliliğini yitirmiş durumda. Kovid-19 salgını, tedarik zinciri kesintileri, Rusya-Ukrayna Savaşı gibi son dönemde yaşanan birçok kriz, Alman ekonomisinin zayıf yönlerini gün yüzüne çıkardı. Ülke, jeopolitik sorunlar, iklim değişikliği, durgun ekonomi ve demografik zorluklarla başa çıkmakta zorluk çekiyor. Almanya, hâlâ “kendi ürettiği bürokrasi, kurallar ve prosedürler altında ezilmekte” olarak tanımlanıyor. Alman ekonomisi, “çok az yatırım, çok fazla bürokrasi ve aşırı yüksek lokasyon maliyetleriyle” sıkışırken, iç ve dış siyasi çalkantıların ortasında Avrupa’da ve uluslararası alanda geride kalarak zemin kaybediyor. Tarihsel olarak küreselleşme ve ucuz enerji girdilerine dayanarak ücretlerin ve yaşam standartlarının yükselmesini sağlayan Alman büyüme modeli, şimdi yapısal zorluklar ve jeopolitik risklerle karşı karşıya kalmış durumda. Küresel ticarette korumacılığın artması, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın enerji maliyetlerini yükseltmesi gibi etkenler, Almanya’nın reel GSYH büyümesini Kovid-19’dan bu yana G7 ülkeleri arasında en alt sıralara itiyor. Ekonomi, ABD ve Çin’e olan ticari bağımlılık, yüksek enerji fiyatları, yetersiz yatırım harcamaları ve kötüleşen demografik koşullar gibi zorluklarla mücadele ediyor. İhracata bağımlı olan ve ülkenin GSYH’sinin neredeyse %30’unu oluşturan Alman sanayisi, küresel ekonomideki yavaşlama, artan Çin rekabeti ve Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası yüksek enerji fiyatlarından olumsuz etkileniyor.
‘ÇİN YENİ ALMANYA OLDU’
ING Küresel Makro Araştırma Başkanı ve Almanya Başekonomisti Carsten Brzeski, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Sanayi üretiminin ekimde bir kez daha düşmesiyle Almanya’da sanayideki çöküşün sonu görünmüyor” şeklinde ifade etti. Brzeski, bir notunda, “Çin’in ‘yeni Almanya’ haline geldiği bir dünyada, en azından imalatta, Almanya’nın ucuz enerji ve kolay erişilebilir büyük ihracat pazarlarından oluşan eski makro iş modeli artık geçerli değil” değerlendirmesinde bulundu. Carsten Brzeski, 2024’te neredeyse %5 azalan Alman sanayi üretiminde ekimde yaşanan düşüşün, Alman ekonomisinde kış aylarında resesyon riskini artırdığını belirtti. Alman sanayisinin son birkaç yıldır tüm ekonominin sorunlarının en iyi örneği olduğunu vurgulayan Brzeski, “Alman sanayisi, konjonktürle ve yapısal rüzgarlar arasında sıkışıp kaldı ve ucuz enerji ile kolay erişilebilir büyük ihracat pazarlarından oluşan geleneksel makro iş modelinin artık işe yaramadığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Bu nedenle, pandeminin başlangıcından neredeyse beş yıl sonra, Alman sanayi üretimi hâlâ pandemi öncesi seviyesinin %10’dan fazla altında” dedi. Brzeski, “ABD’deki ‘komşunu dilendir’ ekonomi politikalarının modern ve potansiyel olarak daha agresif bir versiyonu, sadece Alman ihracatına değil, aynı zamanda şirketlerin üretimlerini ABD’ye taşımaları halinde Alman yatırımlarına da zarar verebilir. Buna ek olarak, Almanya’nın en önemli ikinci ihracat ortağı Fransa’nın siyasi sıkıntıları da göz önüne alındığında, Alman sanayisinin görünümü, en azından kısa süreli bir konjonktürel toparlanmanın ötesinde, pek de iç açıcı görünmüyor” değerlendirmesini yaptı.