AÇIK
Türkiye’de her yaştan bireyin severek tükettiği aperatiflerden biri olan çiğ köfte, ne yazık ki bütçe dostu olma özelliğini yitirmiş durumda. Giderek artan maliyetler, bu popüler yiyeceğin fiyatlarının fırlamasına neden oldu. Artık çiğ köftenin içindeki çiğ marul, biber, bulgur ve yağ gibi malzemelerin çoğu ithal ediliyor. Tarımda artan dışa bağımlılık, ithal girdi maliyetleri, yüksek enflasyon, artan işçilik ücretleri, akaryakıt, enerji ve nakliye maliyetlerindeki büyük artışlar, geleneksel gıdalarımızdan biri olan çiğ köfteyi bile ithal girdilerle ulaşılmaz hale getirmiştir.
Dürümü 250 TL’ye kadar yükselen etsiz çiğ köftenin yanındaki marul, Mısır’dan, biber ise İran’dan geliyor. Ayrıca, ayçiçek yağı da sıfır gümrükle Ukrayna, Bosna-Hersek, Tunus ve Makedonya gibi ülkelerden ithal ediliyor. Çiğ köftenin bulguru ise ağırlıklı olarak Rusya’dan tedarik edilmekte ve Türkiye’de işlenen buğdaydan üretilmektedir.
Şanlıurfa’nın isotu, Antep’in, Maraş’ın ve Adıyaman’ın acı biberleri yerine, acılı çiğ köftenin kullanılan pul biberi ve acı biberi de yine İran’dan ithal edilmektedir. Etli çiğ köftede ise ithal et kullanılması nedeniyle porsiyonlar küçülmüşken fiyatlar da sürekli artış göstermektedir. Kilosu 500-600 liraya ulaşan dana kıymasıyla etli çiğ köftenin 250 gramlık porsiyonu 300-350 TL arasında satılmaktadır. Ramazan öncesi et fiyatlarının artmaması için Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) 40 bin büyükbaş hayvan ithal ederek, toptan ve perakende et üreticilerine dağıtacağı duyurulmuştur.
Yerli üreticilerin marul, biber ve seradaki ürünleri, yüksek girdi maliyetleri, işçilik ve nakliye ücretlerindeki olağanüstü artış nedeniyle pazara ulaşamadan tarlalarda, bahçelerde ve seralarda çürümekte. Tarımsal desteklemeye ayrılan bütçe, ithal tarım ve gıda ürünlerine ödenen milyar dolarlar karşısında anlamını yitirmiştir.
‘Zam’ Baskısı mı Var?
Ramazan döneminde fiyat artışlarının önlenmesi amacıyla gıda sanayicileri ve üreticilerle yapılan toplantılarda, ürünlerin en az 12 ay sabitlenmesi yönünde baskılar artmaktadır. Hazine ve Maliye, Ticaret, Tarım ve Orman Bakanlarının katıldığı Gıda Komitesi’nde gıda üreticilerine, fahiş fiyat uygulamalarıyla ilgili ağır para cezası tehditleriyle baskı yapılmaktadır. Fahiş Fiyat Komitesi (FFK) ve Fiyat Kontrol Komitesi (FKK) toplantılarında da bakan ve ilgili birimlerin üst düzey bürokratları, zam yapmamaları konusunda uyarılmaktadır. İl valilikleri ile ilgili bakanlıkların il müdürlüklerine denetimlerin artırılması ve ağır para cezalarının uygulanması için talimatlar iletildiği belirtilmektedir.
Merkez Bankası’nın (MB) 2025 1’inci Enflasyon Raporunda, yılsonu enflasyon hedefinin üç puan artışla yüzde 21’den 24’e yükseltilmesinin temel gerekçeleri arasında gıda enflasyonu ve konut kiralarındaki artış gösterilmektedir. 2024 yılında tarımsal ürün ithalatına harcanacak döviz miktarının 23,2 milyar dolar olması ve TL karşılığının 812 milyar lira olması beklenmektedir. 2025 bütçesinde tarımsal destekleme için ayrılan 135 milyar TL’lik ödenek ise geçen yıl ithalata harcanan paranın altıda biri kadar kalmaktadır.
Çiftçiler Sendikası’nın (Çiftçi-Sen) 2024 Yılı Tarım Raporunda, Türkiye’nin buğday, mısır, soya ve ayçiçeği gibi temel ürünlerde ithalata bağımlı hale geldiği vurgulanmaktadır. Temel ürün türlerine göre kendine yetebilme oranı ise yüzde 5 ile 90 arasında değişiklik göstermektedir. Gıda üretimindeki girdi maliyetlerindeki olağanüstü artışlar, sahte, taklit ve tağşiş gıdaların yaygınlaşmasına neden olurken, pestisit (zehirli kimyasallar) kullanımındaki artış halk sağlığını tehdit eden boyutlara ulaşmıştır. 2023 yılında 58 bin tona ulaşan pestisit kullanımı nedeniyle, geçen yıl ihraç edilen binlerce ton tarım ürünü, sebze ve meyve gümrüklerden geri çevrilmiştir.